Şu Notu Ara:

5 Mart 2018 Pazartesi

Sembolizm (Gürsel Aytaç/Genel Edebiyat Bilimi)

Sembolizm

Fransızca'da "symbolisme", Yunanca "symbolon" (birleştirilmiş, işaret anlamında) kelimesinden türetilmiştir. J. Moreas'nın 1886 yılında Fransızca'ya yerleştiediği bu terim, 1880 yılından itibaren özellikle Avrupa şiirinde kendini gösteren bir edebiyat akımının adı olmuştur. Fransa'da Ch. Baudelaire (1821-1876) örneğinde gelişmiştir, ama Baudelaire'in de Alman Romantizminden etkilendiği göz önünde tutulduğunda denebilir ki Alman Romantizmi doğrultusunda bir akımdır. Baudelaire edebiyat kuramını Novalis, J. Ruskin ve E.A. Poe' dan esinlenerek kurmuştur. Aynca Platonculuk, Schopenhauer, Nietzsche ve Bergson felsefeleri, Wagner'in müziği de sembolizmde etkilidir. Bu akım, geç burjuva dünyasının toplumsal gerçekliğini saf dışı ediyordu. Natüralizmin tersine prensip olarak angajmanı, politik-ahlaki ya da toplumsal etkileme amacını kabul etmiyordu. Keza gerçekliği yansıtmak, somut içerikler ya da nesnel konuların tasarımı, kişisel duygulanmalar ya da ruh hali izlenimleri venne eğilimi de yoktu. Şiirsel hayalgücü, denebilir ki, gerçek dünyanın ögelerini imgelere, simgelere bölüştürüyor, bağımsız bir güzellik dünyası yaratıyordu. Bu güzellik, sembolik bir şekilde, nesneler arasındaki gizemli ilişkileri, bütün varlığın arkasında yatan "idea"yı sezdirme1iydi. İşte bu soyutlama eğilimi, sanat araçlarının mutlaklaştırılmasıyla, arı söz sanatı (Poesie pure)yla, bilinçli olarak bütün tınlama ve ritm araçlarını devreye sokan dil büyüsüyle sağlanıyordu. Ayrıca kafi ye, ses uyumu, tabiatı taklit, sanatların çaprazlama kullanılışı (synösthesie), cümle kurgusunda oynamalar sayesinde tını, kelimelerin işitsel özelliği, anlamın önüne geçiyordu. Vezin kalıpları, Sembolizmin bazı temsilcilerince önemsenmiyor, onların yerine serbest vezin veya düzyazı şiir yeğleniyordu.

Baudelaire, Salon de 1846 başlıklı edebiyat yazılarında "Güzel" i, çağdaş-romantik anlatım biçimlerinde arar. Sanat kuramının merkezinde "intimite" (içtenlik) ve "spritualite" (manevilik) yer alır. "Romantik diyen kişi, 'çağdaş sanat' demiş olur. - Yani içten/ik, maneviyat, renk, sonsuza özlem: sanatın bütün araçlarıyla dile gelmiş olarak." Hugo'yu "hayalgücü" (imagination) eksikliği nedeniyle eleştiren Baudelaire'in "imagination" kavramı öyle bir hayalgücüdür ki içinde yalnızca duyarlılık değil, neredeyse Allah vergisi bir yetenek barındırır: nesneler arasındaki gizemli ilişkileri, onların yüzeysel akılcı zevksizliklerinin dışındaki analojileri kavrama yeteneği. "Salon de 1859" da şu sözler yer alır: "Gözle görülür bütün evren, hayalgücünün uygun rütbe ve yer vermesi gereken bir resimler ve işaretler toplamıdır."

Estetik yaratıyı "ideal"e yönelik bulur Baudelaire. Her bireyin, içinde hayalgücü sayesinde güzeli hissedebileceğine dair özlemi canlı tutan bir ideal vardır, der. Sanatın belirleyici ölçütü, "güzeli araştırma yolu, 'mnemotekniği' (hafızayı güçlendirme) aracığılıyla içselleştirmedir. Bu ise dünya ufkunun en küçüğü gibi en büyüğünü de bilince çıkarır. Ödevi, o anki dünyayı şairane bir tarzda tespit etmek, sarsıntıyla yaşanmış gerçekliği hayalgücüyle değiştirmek ve asıl güzelliğini ortaya çıkarmaktır."

 "Güzel, ebedi ve değişmez, niceliğini belirlemek son derece güç bir element ile görece, belirli bir elementten oluşur ki bu da istendiğinde zaman dilimi, moda, düşünce hayatı, tutku tarafindan sunulur ."

Fransız Sembolizminin baş temsilcileri St. Mallarme, P. Vedaine ve A. Rimbaud' dur. Mallarme kurarn bakımından da en etkili şairdir. Sembolizm bütün Avrupa şiirini, hatta tiyatro ve romanını etkilemiştir. Fransa'da P. Valery, P. Claudel, A. Gide, Saint-John Perse, Belçika'da E. Verhaeren, M. Maeterlinck, J.K. Huysmans, İngiltere'de A.Ch. Swinbume, O. Wilde, W.B. Yeats, İtalya'da G. D' Annunzio, İspanya'da R. Jimenez, Rusya'da K.D. Balmont, WJ. Bryussov, F. Sologub, A.A. Blok ve A. Bely, şiir dışında ürün veren sembQlistlerdir. Almanya'da St. George öncülüğünde H.v. Hofmannsthal ve R.M. Rilke, Yeni Romantizmin bazı temsilcileri, G. Trakl, G. Benn sembolistlerin çizgisinde eser vermişlerdir.

Fransız edebiyatıyla tanışan yeni Türk edebiyatında Sembolizm, başarılı temsilciler bulmuştur. Ahmet Haşim, Yahya Kemal Beyath, A. Hamdi Tanpınar gibi. Ahmet Haşim (1884-1933)in şiir anlayışı üzerine açıklamaları meselâ şöyle:

"En güzel şiirler, manalarım kariin (okuyucunun) ruhundan alan şiirlerdir. Şiirde bazı kısımların şüphe ve müphemiyette kalması bir hata ve kusur teşkil etmek şöyle dursun, bilakis şiirin bediiyatı noktai nazarından elzemdir. Üslupta körletici bir sarahat, İngiliz edebiyatçısı Ruskin'in dediği gibi, muhayyileye yapacak hiçbir şey bırakmaz; o zaman sanatıdir en kıymetli müttefiki olan kariin ruhundan gelecek yardımı kaybetmiş olur. Sanat eserinin en büyük hedefi muhayyileyi kendine ram etmektir."

Ahmet Harndi Tanpınar (1901-1962) da bir söyleşide şiir türü hakkında şunları söylüyor:

"Şiir, şekildir. Resme, heykele veya deminki tarifime, müşahhas tarifime hiç uymayacak şekilde musikiye benzer, yani mücerretliği musikininkine benzer. Bir his, bir düşünce, bir intiba birdenbire sizde kendi nizamını ilan eder ve dil üzerindeki tecrübelerinizle birleşir. Başlı başına bir 'objet' olur. Dilin çiçeği, denizin köpüğü, tek bir dal, hü/ôsa ilk bakışta çevresiyle ilgisini kuramayacağınız bir şey. [. .. ] Şiir 'Ben' in peşindedir. Ama o 'Ben', ben değilim artık, benim bir halimdir. [. .. ]Çünkü gerçekten bitmiş bir şiirde 'Ben' de yoktur, o şiirin kendisi vardır, yani şiir herhangi bir 'objet' gibi, iyi yontu/muş bir e/mas diyeyim."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.