Şu Notu Ara:

5 Mart 2018 Pazartesi

Ekspresyonizm (Gürsel Aytaç-Genel Edebiyat Bilimi)

Ekspresyonizm

Ekspresyonizm adı, Lâtince'de, ifade anlamına gelen "expressio" kelimesinden türetilmiştir ve önce plastik sanatlarda, sonra müzikte daha sonra da edebiyatta, 1920'lerde yeni "anlatım sanatı"nın çeşitli akımları için ortak bir ad olarak kullanılmıştır. Ekspresyonİst akımların ortak yanı, daha önceki akımlara karşı oluşlarıdır, yaşattıkları yeni bir "hayat hissi" (Lebensgefühl)dir. Gittikçe hayatı egemenliğine alan makineleşme yüzünden, düşüncenin, sanatın tehdit altında olmasından endişelenme, toplumsal bir felakete doğru ilerleme konusunda bir önsezi, bu yeni "hayat hissi" nin bileşenleridir.

Ekspresyonizmin ilk ürünleri (1910-1914) şiir alanındadır. Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi, birçok ekspresyonist şairin ölümüne sebep olduğu için önemli bir kesinti yaratmıştır. Sonraki yıllarda politik ve toplumsal angajman artarak sürmüş ve önplana geçmiştir. Savaştan nefret eden ekspresyonistler, yeni bir insanlık, yeni bir dünya özlemi içindeydiler ve bunu dışa vurmakla görevli hissediyorlardı edebiyatı. Şiirde, tiyatroda siyasal güdümlülük besbelliydi.

G. Benn'e göre bu akımın şiiri "bir çeşit isyandı: kendinden geçercesine, nefret dolu, yeni insanlık özlemi içinde, altüst edilmiş bir dille dünyayı altüst etmek amacıyla isyan."

Ekspresyonizmin temel konulan, zavallılaştırılmış insan, ruhsal ve bedensel zavallılık, yalnızlık, boşluk, insan varlığının amaçsızlığı, çöküş, çürüme, matem, melankoli, tehdit altındaki çevre, büyükşehir, savaşın yıkicılığıydı. Dinsel konular daha çok Yahudi asıllı şairlerce ele alınıyordu. Ekspresyonizmin coşkusu, sonunda Dadaizm akımını ortaya çıkardı. Ekspresyonist şiirlerden oluşma ünlü bir antoloji K. Pinthus'un yayınladığı Menschheitsdiimmerung (İnsanlığın Alacakaranlığı)dır.

Nesir türünde bu akım daha çok kısa anlatılara rağbet göstermiştir. A. Ehrenstein (1886-1950), A. Döblin (1878-1957), G. Heym (1887-1912), Birinci Dünya Savaşı başlarında kısa anlatılarla ortaya çıkmış, savaş sırasında ise nesir daha çok önplana geçmiştir: C. Stemheirn (1878-1942), K. Edschmid (1890-1966), G. Benn (1886-1956) ve F. Kafka'nın (1883-1923) ürünleriyle. Kafka'nın eserleri, odak motifleri yalnızlık, insan varlığındaki boşluk, topluma teslimiyet ve bilinçaltı ile öteki ekspresyonistleri etkilemiş olsa da eserlerinin çoğu bu akıma dahil edilmemektedir.

   Ekspresyonizmin ikinci yansı (1915 sonrası) tiyatronun önem kazanmasıyla kendini belli eder. Önemli temsilciler, G. Kaiser (18781945),C. Stemheim (1878-1942),R.J. Sorge(1892-1916), W. HaseneleveT (1890-1940), E. Toller (1893-1939), F. von Unruh (1885-1970) ve genç B. Brecht (1898-1956)tir. Belli başlı konular, toplum eleştirisi, aile ve devlet otoritesine başkaldırı, yeni insan'ın yetişmesine çağırı, dini motiflerdi. Geleneksel dram kurgusu bozularak gevşek b•r şekilde biraraya getirilen sahneler ya da koro-oratorya ses oyunlan, uzun monologlar, lirik övgüsel aryalar, dans, pantomim gibi öğeler ekspresyonist tiyatronun tanıtıcı özellikleridir. İçsel yaşantıyı görünür hale getirmek için soyut sahne düzenlemeleri, klasik kostümler kullanılıyordu. Kişiler tipleştiriliyor, düşüncelerin alegorik temsilcileri haline getiriliyordu.

Ekspresyonizmde edebiyat dergilerinin adları da bu akımı ele verir niteliktedir. Mesela "Der Stunn" (1910-1932) (Fırtına), "Die Aktion" (1911-1932) (Eylem), "Das neue Pathos" (1913-1919) (Yeni Coşku), "Revolution" (1913) (Devrim).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.