17. Yüzyıl Osmanlı'da Tarihî- Siyasi Durum
-Beylikten devlete, devletten imparatorluğa ulaşan Osmanlılar, III. Murad (1574- 1594)’dan sonra, bir çözülme sürecine girer. Bu asır bu çözülmenin devam ettiği, devletin Avrupa’da varlığını korumaya çalıştığı bir dönemdir.
-Valide sultanların ve diğer nüfuzlu şahısların yönetimde etkili hâle gelmeleri, devlet yönetiminde güç dengesinin bozulmasına yol açar. Bir çok yerde birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkan isyanlar, ekonomik ve sosyal bunalımlara sebep olur; isyanlar sert tedbirlerle bastırılmaya; siyasi otorite sağlamlaştırılmaya çalışılır.
-Anadolu tam bir yangın yerine döner. Osmanlılar, isyanları beylik ve beylerbeylik gibi unvanlar vererek bastırmaya çalışır.
-Aydınlarca, çözülmenin sebebi “kanun-ı kadim”den uzaklaşmakta aranır. Kâtip Çelebi ise, sert-otoriter idareciler önerir. Bu dönemdeki çabalar gelenekçi-ıslahat çizgisinden öteye gitmez.
- Devletin bu zor durumunda, IV. Mehmet av partilerinde zaman harcarken; bazı ulema ise “dat” harfinin “dat” mı yoksa “zat” mı okunacağını tartışır.
Buna karşılık, Rönasans’tan itibaren gelişme sürecine giren Avrupa ise bu asırda dünya dengesinde önemli bir güç hâline gelir.
Osmanlılar, Avrupalıların sömürgeciliğe dayalı, iktisadi sistemlerine ayak uyduramazlar.
Bu asırdan itibaren, ticaretin açık denizlere kayması, ipek yolunun Basra körfezine kayması, yoğun göçler, nüfus artışı, devşirme ve yeniçeri düzeninin bozulması, devleti ekonomik olarak zor durumda bırakır.
Anadolu tam bir yangın yerine döner,
1683’te Viyana’da alınan yenilgi, “fetih ve gaza” ruhunun sonu olur ve imparatorluk büyük bir sarsıntı geçirir. Hazinesi boşalan, uzun süren savaşlardan yorgun düşen, ilmiyesi bozulan Osmanlı için, Viyana bozgunundan Karlofça’ya (1699) kadar, bir geri çekiliş ve karmaşa dönemi başlar ve büyük tavizler verilerek Karlofça Antlaşması imzalanmak zorunda kalınır.
Osmanlılar için çareyi “kanun-ı kadim”de değil, Batı’da arayacakları bir süreç başlar.
Sosyal Yapı
Siyasi, askerî alandaki olumsuzluklar karşılık, kültür ve sanat hayatında verimli bir dönem yaşanır.
Batıda ise, ekonomik, kültürel ve edebî gelişmelerle, bir sonraki asrın aydınlanma döneminin alt yapısı hazırlanır.
Batı’daki gelişmeleri görmezlikten gelen Osmanlılar, asrın sonlarına doğru başta askerî alandaki gelişmeler olmak üzere Batı merkezli arayışlara girerler.
Bu tür arayışlar ve sosyal bunalımlar, Kadızadeliler gibi marjinal bir düşüncenin doğmasına zemin hazırlar. Bu hareket, sosyal bünyede ciddi rahatsızlıklara ve çatışmalara yol açar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.