İnsan Aklı
Belki öteki varlıklarda görüldüğü gibi, insanlar için de
doğal yasalar vardır; ama bizde kaybolup gitmiştir: Çünkü
şu mübarek insan aklı her yere karışıp düzen vermeye, kumanda
etmeye kalkmış, dünyanın yüzünü kendi büyük iddiaları,
kararsız görüşleriyle bulandırmış, karmakarışık etmiş.
Nihil itaque amplius nostrum est
quod nostrum dico artis est
Gerçekten bizim olan hiçbir şey kalmamıştır;
bizim dediğimiz, yapma bir şeydir.
-Cicero
İnsanlar her şeyi başka başka gözler, başka başka düşüncelerle
görürler: Fikir ayrılıklarının asıl nedeni budur. Aynı
şeyin bir millet bir yüzüne, bir millet başka bir yüzüne bakar
ve o yüzünde durur.
Bir insanın babasını yemesinden daha korkunç bir şey
düşünülemez; ama eskiden bazı kavimlerde bu âdet varmış,
hem de bunu saygı ve sevgilerinden yaparlarmış; isterlermiş
ki ölü böylelikle en uygun, en şerefli bir mezara gömülsün;
vücutları ve anıları içlerine, ta iliklerine yerleşsin; babaları
sindirme ve özümleme yoluyla kendi diri bedenlerine karışıp yeniden yaşasın. Böyle bir boş inancı iliklerinde ve damarlarında
taşıyan insanlar için, anasını babasını topraklarda çürütüp kurtlara yedirmenin en korkunç günahlardan biri sayılacağını
kestirmek zor değildir.
Lykurgos hırsızlığa bir taraftan bakmış; komşusunun
malını habersizce aşıran bir adamın gösterdiği çevikliğe, çabukluğa,
cüret ve ustalığa değer vermiş; herkesin kendi malını
d ah a iyi korumaya çalışması da millet için hayırlı olur diye
düşünmüş; hem saldırmayı, hem korunmayı öğreten bu
iki taraflı eğitimi askerlik bakımından faydalı görmüş; milletine
vermek istediği başlıca bilgi ve değer de askerlik olduğu
için, başkasının malını çalmaktan doğacak olan karışıklıkları,
haksızlıkları hesaba katmamış.
Kral Dionysios, Platon’a, İran işi, uzun, damalı ve kokulu
bir elbise hediye etmiş. Platon: “Ben erkeğim; kadın elbisesi
giymek istemem” , diyerek almamış; ama Aristippos almış
ve demiş ki: “İnsan ne giyerse giysin, erkekse yine de erk
ektir...” Yine Dionysios Aristippos’un yüzüne tükürmüş;
Aristippos aldırmamış. Dostları bu küçüklüğünü yüzüne
vurduğu zaman, onlara: “Ne olur?” demiş, “balıkçılar da
ufacık bir balığı tutmak için tepeden tırnağa deniz suyu ile ıslanmaya
pekâlâ katlanıyorlar” . Diogenes lahanalarını yıkarken,
yanından geçen Aristippos’a: “ Lahana ile yaşamasını
bilseydin, bir zalime dalkavukluk etmezdin” demiş; o da
ona: “ İnsanlar arasında yaşamasını bilseydin, böyle lahana
yıkamazdın” diye cevap vermiş. Bakın akıl ayrı ayrı görüşleri
insana nasıl kabul ettiriyor: İki kulplu bir çömlek, ister sağından
tut, ister solundan.
Bellum, o terra hospita, portas;
Bello armatür equi, bellum haec armenta minantur.
Sed tamen iidem olim curru succedere süeti
Quadrupedes, et frena jugo concordia ferre;
Spes est pacis.
Bana mesken olan toprak,
Sende savaş belirtileri var.
Savaşa hazırlanıyor bu sürüler, bu atlar.
Ama biz bunların sabana koşulduğunu da gördük
Aynı boyundurukta yürüdüklerini de;
Barış umudumuz yok olmuş değil yine.
-Vergilius
Solon’a oğlunun ölümünde, güçsüz ve yararsız gözyaşları
dökmenin doğru olmadığını söylemişler; Solon: “ Güçsüz
ve yararsız oldukları için dökülmeleri daha iyi ya!” demiş.
Sokrates’in karısı: “Ah! Bu insafsız yargıçlar! Seni haksız yere
öldürüyorlar” diye ağlayıp sızlanırken, Sokrates: “Ya haklı
olarak Öldürseler daha mı iyi olurdu?” demiş.
inde furor vulgi, quod numina vicinorum
Odit quisque locus, cum solos credat habendos
Esse deos quos ipse colit.
Böyle azgınlıkları vardır halkın;
Her ülke nefret eder komşusunun tanrılarından
Ve inanır gerçekliğine yalnız kendi tanrılarının.
-Juvenalis
Kitap II/Bölüm XII
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.