Şu Notu Ara:

5 Mart 2018 Pazartesi

Romanda Realizm ve Naturalizm Tecrübeleri(Tanpınar, Yeni Türk E., 1. sınıf 2. dönem)


Nabizade'ye gelince,  Karabibik hikayesiyle realist, hatta naturalist bir köylü edebiyatının bir örneğini veren bu yazar bazı eserlerinde (özellikle Zehra'da) bunu bayağı ilerletmiş ve psikolojik tahlillere varan incelemeler yapmıştır.

 1880-1885 yılları arası, Türk edebiyatında yeni bir devre doğru hazırlık dönemi olarak kabul edilebilir. ,ahmet Midhat Efendi, yeni öğrendiği Fransızca'sını Thérése Raquin'de deneyimleyen Muallim Naci, biyoloji meraklısı ve ilerleme fikri müdavimlerinden Beşir Fuad Bey, Namık Kemal mektebi üyesi olmasına rağmen Türk hikayesinin gidişatından memnun olmayan ve mukaddimesiyle adeta realizm'in esaslarını anlatan Samipaşazade Sezai ve Kara Bibik'i ile Nabizade Nazım sonra Halid Ziya ve Recaizade bu yeni edebiyat anlayışını hazırlıyorlardı. 

 Elbette bu hikayelerin eksik yanları da bulunuyordu. Öncelikle insanımızı tanıyamamak bunlardan biriydi. Ki bu sorun o dönemdeki tiyatromuzda da görülüyordu. Bu doğal bir sonuç. Çünkü toplumu tanımak, hayatı tanımak emek ve zaman istiyordu. O dönemde harcanan birkaç yıllık çaba ile birden ortaya çıkamazdı ama sonrası için güzel bir yatırımdı.

 1870 ve 1889 arası Türk hikayeciliğini kuranlar, tıpkı tiyatroyu tesis edenler batıdan gelen sanatlarla uğraşanlar gibi yardımdan mahrum ve bir başına idi. Toplum hakkında bilgileri azdı. Gelişen toplumsal olayları göremiyorlardı. Örneğin Namık Kemal devlet bünyesinde bir yenilik peşindeydi ama "kişileri" yığın olarak görmekten öteye gidemedi. Hikayeleri, romanları çok okunan Ahmet Midhat etrafındaki hayatla babacan bir kucaklaşmadan öte bir ilişki yaşayamadı. Rodos'ta mapushanelerde okullar kuracak kadar hizmet etmeyi sever ama "kişi" kavramını  çözdüğü meçhuldür.

 Diğer yandan, yazarlarımız, Avrupa gibi derin bir kültürün karşısında olduklarını düşünmeden, dönem, zaman ve dünya görüşü gözetmeksizin, seçtikleri eserleri hemen Edebiyatımıza geçirmeye çalışıyorlardı.

 Batı dünyasının o hassas ölçüsünün ve zevkinin farkına varan Ziya Paşa da "Harabat"ında kültürümüzle batı arasındaki farktan korktuğunu belli ediyordu. Bu farklar zamanla ve çabayla ortadan kalkacaktı elbette.

 Bütün bunların yanında bu sanatların başarılı olması için hem dilin hem de insana bakış açısının değişmesi gerekiyordu.

+Tariften Tasvire+

  Her medeniyette sanatlar birbiriyle etkileşim yaşar. Örneğin eski edebiyatımızda minyatür sanatını, çini ve yazı sanatları görülür. Sanatımıza bazeen başka malzemeler girer. Başka eller değer. İşte batı edebiyatı da bizi bu şekilde etkilemiştir. 19. Asır romanında Balzac ile başlayan resim etkisini görmemek mümkün değildir.

 O güne kadar divan şiirinden ve resmi kalemlerden gelen yazılarda bu özellik aranmamıştı. Namık Kemal'e kadar. Yeni nesirle Namık Kemal bize tabiatı, Ahmed Midhat ise özel hayatı acemice anlatmaya çalışırlar. İntibah ile Cezmi arasında edebiyatımız dış dünya ile ilk büyük tanışmasını ve etkileşimini yaşar.

 Tam tasvire belki erişilemez ama Recaizade ve Ahmed Midhat'tan farklı olarak Cezmi, bazı tasvirler ve portrelerle batıya daha yakındır. Ancak hakiki dilini bulamadığı için, duygu ve ihtirasın yerini hisler alır.

 Aynı acemilik, dönemin başarılı isimlerinden Samipaşazade'nin Sergüzeşt'inde de açık olarak görülür. Haremik-selamlık düzeni, yaşanan aşkların perde arkasında yaşanması özel hayatı etkilediği için çevreye ve gerçek hayata daha uzak kalındığını da eklersek, o dönemin Türk hikayesinin şartlarını tamamlamış oluruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.