Şu Notu Ara:

5 Mart 2018 Pazartesi

TÜRKÇE AĞIZ ARAŞTIRMALARINDA BAZI YÖNTEM SORUNLARI-Nurettin Demir

Makalenin Özetidir:

                    

   Ağızları Niçin Araştırmalıyız?

   Akademik kurumlarda çalışanları yayın yapmaya sevk eden çeşitli nedenler vardır. Hiç
şüphesiz merak bu nedenlerin en başında gelir. Ancak merak; bütün bilim dalları için geçerlidir, ağız araştırmalarına özgü ayırıcı bir özellik değildir. Akademik kariyer için gerekli şartları sağlamak da araştırma yapmanın önemli
gerekçelerinden bir başkasıdır.  Ağız araştırmalarının doçentlik öncesi unvanlar için yapılması bir
ara daha sık görülse de son yıllarda değişik unvanları taşıyan akademisyen, diyalektolojinin ilgi
alanına giren konuları çalışmaktadır. Seçkin bilim adamlarının araştırma konularının gençler
tarafından daha fazla merak edileceği göz önüne getirilirse bunun, diyalektoloji açısından umut
verici olduğu söylenebilir.


  Çok Örnek – Az İnceleme

   Bu yazıda vurgulanmak istenen hususlardan biri çalışmalardaki inceleme ve örnek dağılımındaki dengesizliktir. Yayınlara bakıldığı zaman Türkiye kaynaklı dil yazılarındaki çok
örnek - az inceleme tarzı bir yazma eğiliminin ağız araştırmalarına da hâkim olduğunu söylemek
yanlış olmayacaktır. Hatta bazı yazılarda inceleme olmadığı, başlıktan sonra örneklerin sıralandığı,
benzer yayınlara veya standart dildeki biçimlere göndermeyle yetinildiği de görülmektedir. Ne var ki bu yaklaşım aynı zamanda çok ciddi yöntem sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Her şeyden önce malzeme yığınları tek başlarına inceleme sayılamazlar.
Okuyucunun, ne işe yaradığını anlamakta zorlandığı malzeme yığınlarına değil, malzemenin
incelenmesine, bir uzman tarafından kendisi için anlaşılır duruma getirilmesine ihtiyacı vardır. 

  Türk dili araştırmalarında standart dilde kullanılan biçimlerin çok iyi bilindiği varsayılır. Ağıza
özgü bir yapının standart dilde biçimce karşılığı varsa, bu neredeyse kendiliğinden anlaşılır bir
durum olarak görülür.  Oysa standart dildeki her tür öğe hakkında daha
ayrıntılı çalışmalarla yeni bilgiler elde etmek mümkündür.  Türk dili uzmanları işlev üzerine değil, biçim üzerine yoğunlaşmakta, bir
yapıyı ancak standarttan farklı ise ilgi çekici görmektedir. Bunun önemli nedeni ise Türkiye
Türkolojisinde “ne var” yanında “ne işe yarıyor” sorusunun neredeyse tamamen göz ardı
edilmesidir.

   Dünü Anlamak İçin Bugünü Anlamak

   Günümüzdeki dil durumu geçmişteki gelişmelerin sonucu olduğu gibi gelecekte olacakların da nedenidir. Bugünü iyi anlayabilirsek
geçmişte olanları daha iyi anlar, geleceğe dönük daha sağlıklı öngörülerde bulunabiliriz. Ancak
günümüzdeki dil olaylarını anlamaya çalışırken göz önünde bulundurulması gereken hususlar
vardır. Bunların başında, dilbilimdeki temel ayrımlardan biri olan artzamanlı-eşzamanlı inceleme
ayrımı gelir. 

   Artzamanlı İnceleme – Eşzamanlı İnceleme

   Türk diliyle ilgili çalışmalarda genel olarak görülen, ama ağız çalışmalarında ciddi bir
sorun haline dönüşen hususlardan biri, dilbilimde temel bir ayrım
olan artzamanlı ve eşzamanlı inceleme ayrımının yapılmamasıdır. Eşzamanlı dil incelemelerinde,
bir dil olgusunun tarih içinde geçirdiği süreçlere değil, belli bir zaman dilimindeki durumuna
bakılır.  Bu zaman diliminin uzunluğu değişik olabilir, ama bu yaklaşımda en azından
eski biçimlerle yeni biçim arasında bir karşılaştırma yapılmaz, dil olguları o anda olduğu
biçimleriyle anlaşılmaya ve açıklanmaya çalışılır. Artzamanlı incelemelerde ise bir dil olgusunun
farklı zaman dilimlerindeki görünümleri arasında karşılaştırma yapma, dil olgularının zaman içinde
geçirdiği değişimleri ortaya koyma esastır. Eşzamanlı bir inceleme artzamanlı bilgiye ihtiyaç
duymaz; buna karşılık farklı dönemlerden eşzamanlı bilgi olması durumunda yapılabildiği için
artzamanlı inceleme değişik dönemlerle ilgili eşzamanlı incelemeler sonucu elde edilecek bilgileri
gerektirir. Artzamanlı incelemede farklı dönemlere ait eşzamanlı incelemelerle elde edilen
bilgilerin karşılaştırılmasıyla, bir dil öğesinin zaman içinde ne gibi değişmeler gösterdiği ortaya
konur. Artzamanlı inceleme yazılı geleneği olan diller için alışılmış olmakla birlikte yazılı geleneği
olmayan diller, eski dönemlerinden kalma dil verisi olmadığından, ancak eşzamanlı olarak
incelenebilir.

   Diyalektolojide Eşzamanlı İncelemenin Önceliği

   Söylenenleri ağız araştırmalarına uyarlayacak olursak, yazılı geleneği olmayan, belli bir
zaman dilimindeki bir yerel konuşma biçimini inceleme amacını taşıdığı için ağız araştırmalarının
her şeyden önce eşzamanlı yapılması gerekir.  Elbette artzamanlı ağız incelemeleri de mümkündür,
ama dilin yerel, sözlü varyantlarını inceleyen ağız araştırmalarının eşzamanlı yönü önceliklidir. . Ne var ki öncelikle metin neşri ağırlıklı
filoloji geleneğinin hâkim olduğu geleneksel Türkiye Türkolojisinde eşzamanlı incelemeler değil,
incelenen metinde geçen dil öğelerini eski dönemlerdeki biçimleriyle karşılaştırma ve
karşılaştırılan ögelerin gelişme aşamalarını gösterme esastır.  Metin incelemelerinde olduğu gibi
ağız incelemelerinde de ele alınan bir öğe, Eski Türkçe >Eski Anadolu Türkçesi (> Standart
Türkçe) > ağız biçiminde açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu yaklaşım sonucunda ağız
araştırmalarında olması gereken ile geleneksel araştırma yöntemlerinden alışılmış olan arasında bir
çatışma çıkmaktadır.

  Ağızlardaki biçimleri oldukları halleriyle anlamaya ve açıklamaya çalışmak yerine eski
dönemlerdeki biçimlerden getirme denemesinde ortaya çıkan en ciddi sorun, ağızların yazı
geleneklerinin doğrudan devamı olup olmadıkları konusundaki belirsizliktir. 


   Standart Dil > Ağız Gelişmesinin Yanlışlığı

   Ağızların standart dilin bozulmuş biçimleri değil, kendine özgü sistemleri olan yapılar
olduğu anlayışı, ağız araştırmacılarının da göz ardı edebildiği bir husustur. Ağızlardaki standarttan
farklı biçimleri “daha asli”, “daha doğru” bir biçimin bozulmuş hali olarak görme eğilimindeki
Türk dili araştırmacıları veya ağızlar hakkında yazan batı filolojisi uzmanları, kaynak biçim olarak
sadece eski dönemleri değil, şaşırtıcı biçimde standart dili de kullanabilmektedir. Eski Türkçe > Eski
Anadolu Türkçesi > Standart Dil > Ağızlar şeklinde bir yol izlenir. Hatta, işaret edildiği gibi, ağızlarda korunmuş eskicil öğeler bile standart dilden gelişmiş sayılabilmektedir.

   Ağız araştırmalarında eşzamanlı incelemeler öncelikli olmakla birlikte, karşılaştırma
yapmak isteyen araştırmacının sadece eşzamanlı ve artzamanlı inceleme yöntemleri hakkında
bilinçli olması değil, aynı zamanda Türkçenin tarihi dönemleri hakkında artzamanlı bilgiye sahip
olması da beklenir. 

   Ağızlarda standart yoluyla yenileşmelerin olabileceğini elbette göz ardı etmemek gerekir.
Özellikle standart dilin etki kanallarının arttığı günümüzde, doğrudan ağızların etkisiyle ortaya
çıkmış yeni biçimler görülebilir. Ancak bu, genele yayılan bir durum değildir.

Standart varyant da diğer yerel varyantlar gibi bir ağza dayanmaktadır ve kronolojik olarak yerel
ağızlarla aynı zaman diliminde var olmaktadır.  Standart dilin
konuşma dili olarak yaygınlaşmasının en etkili aracı televizyondur. Ancak bütün etki kanallarına ve
ağızları yok etme çabalarına rağmen, İstanbul Türkçesinin konuşma dili olarak pek çok ağız
bölgesine girmediğini veya giremediğini söylemek de yanlış olmayacaktır.

   Ağızlardaki yabancı kelimeler açıklanırken de karşılaştırma temelinde benzer sorunlar
görülür. Yabancı kökenli sözcüklerin açıklanmasında kaynak dil > standart dil > ağız biçiminde
bir gelişme var sayılır. Ancak özellikle Arapça ve Farsça
ile yakın komşuluğu olan ağızların bu dillerden kopyalanmış sözcükleri doğrudan kaynak dilden
almış olma ihtimalleri çok daha yüksektir. Böylesi durumlarda yapılabilecek en iyi şey komşuluk ilişkisinde olunan
kaynak dilin ağızlarındaki duruma bakmaktır. Ama ilgili ağızlar hakkındaki araştırmaların
yetersizliği nedeniyle çoğu durumda asıl kaynağı bulma ihtimali düşüktür. Bu durumda da
eşzamanlı bir incelemenin, sözcüğe araştırılan ağızda kullanıldığı biçimiyle bakmanın önceliği
vardır.

   Benzer sorunlar Batı dillerinden alınan sözcüklerde de görülür. Yabancı dillerden, örneğin
Fransızcadan alınmış bir kelimenin asli biçimini ilgili ağzın tanıyıp tanımadığı, sözcüğün hangi
kanalla ağza ulaştığı çoğu zaman belirsizdir. 

Sonuç:

   Bu yazıda ağız araştırmalarında yöntem konusunda bir bilinç oluşturmak için örnek ve
açıklama dengesizliğine işaret edilerek akademik çalışmaların örnek yığınlarından değil,
incelemeden ve incelemeyi ispat edecek örneklerden oluşması gerektiği konusu vurgulandı. Daha
sonra günümüzdeki dil durumunu anlamanın aynı zamanda eski dönemlerdeki dil durumunu
anlamak için vazgeçilmez olduğu konusuna işaret edildi. Çalışmanın önemli bir kısmı ise ağız
araştırmalarında görülen dil ögelerinin kökenini açıklama konusundaki soruna odaklanıldı. Ağız
araştırmalarının öncelikle eşzamanlı yapılması gereken incelemeler olduğu yazıda vurgulandı.
Ayrıca yayınlarda sıkça görülen ağız özelliklerini standart dilden hareketle veya standart dildeki
karşılıklarına gönderme ile açıklama denemesinden kaynaklanan sorunlara işaret edildi ve bu
açıklama yolunun yanlışlığı gösterildi.
Makaleyle ortaya konulmaya çalışılan en önemli sonuç, ağızların kendi içlerinde bir sistem
olarak anlaşılmaya ve açıklanmaya çalışılması gerçeğidir. Yöntemle ilgili konuların daha da
ayrıntılandırılması ve Türk dili incelemelerinin genelinde olduğu gibi ağız araştırmalarında da
görülen yöntem zaaflarının giderilmesi için bir bilinç oluşturulması Türk dili araştırmalarının
gelişmesi için vazgeçilmez bir husustur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.