17. Yüzyıl Divan Edebiyatında Nesir
XVII. yüzyılda nazım gibi nesir de daha önceki temeller üzerinde gelişimini sürdürmüş fakat kaleme alınan eserlerde dil daha da ağırlaşmıştır. Ses ve söz hünerinde aşırılığa kaçılmasına karşılık, yazarların çoğu bilhassa didaktik eserlerde daha anlaşılır bir dil kullanmayı tercih etmişlerdir. Bu asırda sanatlı nesrin zirvelerini temsil eden Veysî ve Nergisî, güzelliği sanatlı ifadede arayan iki yazardır. Fakat bu kaygı onların eserlerini anlaşılmaz hâle getirmiştir. Veysî’nin Dürretü't-Tâc Fi-Sâhibi'l-Mi‘râc adını taşıyan daha çok Siyer-i Veysî’si ve Nergisî’nin Hamse ve Münşe’ât’ı sanatlı nesrin bu asırdaki en önemli örnekleridir.
Bu asrın tarih türünde kaleme alınan eserlerin en önemlisi Peçevî İbrahim Efendi’nin Tarih’idir. Peçevî, Batılı kaynakları kullanan ilk tarihçi olarak kabul edilir. Hoca Sadeddin’in (ö.1599) Tâcü’t-Tevârih’i ise bu asırda Hasan Beyzâde ve Solakzâde Mehmed tarafından genişletilmiştir.
Bu yüzyıl nesrinin önemli isimlerinden biri de Koçi Bey'dir. Onun İmparatorluğun gerileme sebeplerini açık ve cesur bir dille kaleme aldığı Risâle’si, bu asırda kaleme alınan layihaların en önemlisidir.
Türk bilim tarihinin önemli isimlerinden Kâtip Çelebi, farklı alanlarda kaleme aldığı eserleriyle 17. Yüzyıl nesrinin önemli isimleri arasında yer alır. Eserleri içinde en meşhurları, bütçe açıklarına çare bulmak amacıyla kaleme aldığı Düstûrü'I-Amel Mîzanü'I-Hak ve coğrafyayla ilgili, birçok Batı diline tercüme edilen Cihân-nümâ ve 14500 kitap ve 10000 civarında yazardan söz eden bibliyografik eser Keşfü’z-zünûn an- Esâmi’i’l-Kütüb ve’l-Fünûn (Arapça)’dur.
XVII. yüzyılda seyehatnâme türü Evliya Çelebi (ö.1682) ile en büyük temsilcisini yetiştirmiştir. On ciltlik Seyahatnâme’sinde yazar, elli yıl boyunca gezip incelediği bütün imparatorluk coğrafyasını ve bazı yabancı ülkeleri sade sayılabilecek bir dille anlatmıştır. Eser, aynı zamanda tarihten coğrafyaya, musikiden folklora, yöneticilerden halka kadar zengin bir bilgi hazinesini ihtiva eden bir ansiklopedi niteliğindedir.
Bu yüzyılda ilk defa sefâretnâmeler de kaleme alınmaya başlamıştır. Kara Mehmet Paşa’nın kaleme aldığı Viyana Sefarenâmesi (1655) bu türün edebiyatımızdaki ilk örneğidir.
XVII. Yüzyılda biyografi türünde de önemli eserler yazılmıştır. Bu asırda tezkireler önceki asra göre kısalmış buna karşılık örneklerin sayısı ise artmıştır. Asrın en önemli tezkiresi Riyâzî’nin Riyâzu’ş-Şu’arâ’sıdır. Sâdıkî, Fâizî (ö.1622), Rıza, Yümnî , Âsım ve Güftî yüzyılın tezkire kaleme alan diğer yazarlarıdır. Fa’izî, Zübdetü’l-Eş’âr (y.1621) adını taşıyan tezkiresiyle antoloji tipi tezkirelere modellik etmiştir. Onun ardından Yümnî ve Âsım (Zeyl-i Zübdetü’l-Eş’âr) kendisine zeyl yazmışlardır. Güftî’nin kaleme aldığı Teşrîfâtü’ş-Şuarâ ise ilk manzum tezkiredir. Sâdıkî’nin Mecma’u’l-Havâss’ı Çağatay Türkçesiyle kaleme alınan Nevâî’nin Mecâlisü’nNefâ’is’inin zeylidir.
Nevîzâde Atâyî’nin Hâdâiku’l-hakâyık fi-Tekmileti’ş-Şakâyık’ı da devrin bilginlerinden ve şeyhlerinden bahseden, Taşköprüzâde’nin Şakâ’ikü’n-Numâniyesi’nin zeylidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.